Tüfteln
- Kemal Sütçü
- 11 Eki
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 saat önce
Karşımdakinin ne düşündüğü çok açık. Altında yatan niyeti, söylemekten çekindiği şeyleri, bana inanmadığını, söylediği yalanı ya da sadece rol yaptığını ben neredeyse anında fark ediyorum. Bu sadece yüz yüze olduğumuzda değil, mesajlaşırken ya da telefonda konuşurken de oluyor. Sessizliklerinin neye denk geldiğini okuyorum. Görünmemeyi seçen biri varsa, en çok onu fark ediyorum.
Sessizlik bazen en çok bağıran şey. Bir şey saklanmak istendiğinde insanlar susuyor. O anlar geçip gitsin istiyorlar. Ama ben tam orada, o boşlukta neyin gizlendiğini hissediyorum. Çünkü sustukları yerde gerçek duygular kendini gösteriyor. Kelimelerden çok sessizlik anlatıyor.
Şunu da netleştirmek istiyorum. Samimiyetini hissettiğim insanlara böyle yaklaşmıyorum. Onları analiz etmiyorum. Eski halimle kalıyorum. Fakat bazen içimden şu geçiyor. Samimi olsalar hiçbir şey sorun olmaz. Bu düşünce beni rahatsız ediyor. Ukala gibi hissettiriyor. Hatta utanıyorum. Ama orada duruyor.
Çünkü herkesin samimi olmamayı seçme hakkı var.
Şu ana kadar anlattıklarımdan beni bir yalan okuyucusu gibi düşünebilirsin. Değilim. Belki sadece samimiyetsizlikle ilgili şeyleri daha hızlı fark eden biriyim. Ama bu bir yetenek değil. Hatta zaman zaman bir yük.
Biri başka birine yardım ettiğinde o iyiliğin nereden çıktığını hissediyorum. Gerçekten karşısındaki için mi uğraşıyor, yoksa kendi içindeki kaygıyı mı bastırıyor, çok belli oluyor. Gerçekten iyi niyetle yapılan şey çok az. Genelde insanlar kendi huzuru için yardım ediyor. Bu farkındalık içimde ekşi bir tat bırakıyor.
İnsanların söylediklerime inanıp inanmadığını da hemen anlıyorum. Söylediğim anda belli oluyor. Anlatmama gerek kalmıyor. Yanımda biraz zaman geçirdiklerinde kendileri fark ediyor. Çünkü bu sadece benimle ilgili değil. Bir kez gördüklerinde onlar da başka şeyleri görmeye başlıyor.
Nasıl oluyor?
Çok basit. Biri söylediklerime inanmıyorsa bana eskisi gibi davranıyor. Konuşması değişmiyor. Rahat. Düşünmeden tavsiye veriyor.
Ama inanıyorsa bir şey değişiyor. Cümleleri daha dikkatli kuruyor. Aralarda küçük boşluklar oluşuyor. Gözleri farklı bakıyor. Kelimeleri seçiyor. Bazen tam söyleyeceği şeyi yutuyor.
Bu detaylara bile gerek yok esasında. Sadece davranışı değişmişse, inanmıştır.
Ben de ister istemez hayatıma bana inananlarla devam ediyorum. Ama sorun burada başlıyor. İnsanlar yanımda rahat hissetmiyor. Kendi kelimelerinden bile korkar gibi oluyorlar.
İlk zamanlar bir sürü tavsiye veriyorlar. Düşündüklerini paylaşıyorlar. Ama sonra söyledikleri her şeyin bende zaten dönüp durmuş olduğunu fark ediyorlar. Bu farkındalık geldikçe daha az konuşuyorlar.
Yine de akıllarında fikirler oluşuyor. Onları görebiliyorum. Ama söylemiyorlar. Bazen bir cümleye başlıyorlar ama yarıda kalıyor.
Bu durum bir kez başladı mı sürekli tekrarlanıyor. Onlar sustukça ben daha çok hissediyorum. Ben hissettikçe onlar daha çok uzaklaşıyor. Sanki onları boğuyormuşum gibi oluyor. Benden kaçıyorlar.
Sonunda gidiyorlar.
Onları suçlayamıyorum
Çünkü bunu ben yapıyorum
Onları serbest bırakıyorum. Birer birer. Sessizce.
Ve sonra biz kalıyoruz. Kedilerim ve ben.
Bana inananlar samimiyetime de inanıyor. Ne dediğimi abartmadığımı biliyorlar.
Sizleri seviyorum. Her şey için teşekkür ederim.

_edited_edited.png)