Yume utsutsu. 夢現, ゆめうつつ
- Kemal Sütçü
- 17 Eki
- 3 dakikada okunur
Son günlerde üzerimde tuhaf bir sakinlik var. Geçen gün, kendimi bir anda ve oldukça emin bir şekilde “Çok büyük ihtimalle rüya görüyorum. Uyanınca hepsi geçecek,” derken buldum. İçimden yükselen bu sesi duyduğumda elbette çok şaşırdım. Ancak daha da tuhaf olan, bu düşüncenin kendisi değil, bana hiç şaşırtıcı gelmemesiydi. Yani bana göre burada en garip olan şey, yaşananların gerçek olmadığı fikrinin bana son derece inandırıcı gelmesiydi.
Aslında özetle şöyle diyebilirim: Eğer tüm bu olanlar gerçekse, çok ama çok şaşırırım. Bahse girsem kesinlikle rüya olduğuna oynardım.
Bu durum, kulağa yaşadıklarımı artık kaldıramadığım için bir tür derealizasyon hâline girmişim gibi gelebilir. Tam bu noktada “Ama yok, düşündüğünüz gibi değil. Şunu da hesaba katmadınız...” demem gerekiyordu, biliyorum. Ama demeyeceğim. Bu kez kulağınıza nasıl geliyorsa, nasıl yorumluyorsanız öyle kalsın. Çünkü belki de ilk kez haklı olma ihtimaliniz bu kadar yüksek. Bu konuda ben de sizin tarafınıza geçebilirim.
Fakat bakar mısınız, çoğunuz buradaki asıl tuhaflığı yine kaçırdınız. Derealizasyona giren birinin bunu fark etmesi çok olağanüstü bir durum değil; bunu geçebiliriz. Peki, etrafımdaki dünyanın gerçekliğinin erimesini bu kadar sakinlikle karşılıyor olmamı fark ettiniz mi? Etmediniz, değil mi? Ben söylemiş olayım.
Malum, olup bitenler çok ağır. Bunda hemfikirizdir. Bu yüzden zihnim, kendini korumak için bir sis yayıyor. Olan bu. Ama ben, o sisin içinde bile maalesef her şeyi çok net görüyorum. Eğer burada olsaydınız, tıpkı zekâmın bir armağan olduğuna beni ikna etmeye çalıştığınız gibi, şimdi de “Eee, ne güzel işte; hâlâ gerçeklikten kopmamışsın, bu kötü bir şey değil ki,” diyerek beni teskin etmeye çalışırdınız.
Ya da şöyle diyenler de kesin olurdu: “Ukalaya bak; sisin içinde bile görüyormuş.”
Ya da:“Yazık, delirmiş.”
Ama herkes bir şeyi kaçırıyor: Zihnimin o sisi yayarken makul bir amacı vardı. Bu durumda bile bu kadar berrak gözlemleyebilmek, bu kadar net anlatabilmek aslında iyi değil.
Çünkü adını koymak, sisin arkasına baktığın anlamına geliyor.
Halbuki zihnim o sisi tam da bakmamak için üretmişti — acının, çaresizliğin, kontrolsüzlüğün parlak yüzüne doğrudan maruz kalmamak için. Ben ise şimdi hem bunlara hem de o sise maruz kalıyorum.
Her neyse.
“Bunlar gerçek değil,” diyorduk, değil mi? Bence öyle. Fikrimi yeniden belirtmiş olayım. Umarım gerçekten değildir. Zaten bu rüyadaki ben olmasam bile, bir insanın bunları yaşamaması gerektiğinden eminim. Gerçek hayatta yaşanmasın. Kimse yaşamasın.
Ama ben, rüyada olduğumu bilerek söylediğimi biraz daha ileri götürüyorum: Kimse böyle bir rüya bile görmemeli. Bunları kimse rüyasında bile yaşamamalı. Ben rüyamda yaşadım; bu benim şanssızlığım. Neyse ki birazdan uyanacağım.
Tüm bunların gerçek olmaması çok güzel bir haber, değil mi?Peki, bu hikâyede en çok neye sevindiğimi tahmin edebilir misiniz?
Kedilerim. Kedilerimin yaşadıklarının gerçek olmamasına ne kadar sevindiğimi anlatamam. Çünkü masumiyetin acıdan korunması gerekir. Hele ki bu derece saf, güzel ve hayalsi masumiyetin.
Anlayacağın bu masum, güzel hayvanların bunları gerçekten yaşamamış olduğunu bilmek beni çok rahatlattı.
Bu, bir yandan sevindirici bir haber olsa da diğer yandan beni başka bir soruyla baş başa bırakıyor: Uyandığımda gözlerimi açacağım “gerçek” dünyada, bu rüyada olanların ne kadarı var?
Rüyanın gerçekle olan bağı nerede başlıyor, nerede bitiyor?
Tüm bu yaşadıklarım gerçek değil yani olamaz; bunda hemfikiriz. Bize bunları yapan da gerçek değil; bu da kesin. Zaten böyle birinin gerçek olması mümkün mü? Zihnimin böyle bir figürü hayal etmiş olmasına bile çok şaşırıyorum. Onun bir rüyada olması bile absürt.
Tüm bunların gerçek olmadığına hala ikna olmadıysan: Bu rüyayı katlanılmaz bir kabusa çeviren her şeyi bana yapmış olmasına rağmen, onun içinde gördüklerim hiç ama hiç gerçek olamaz. Esasında burada kendimi eleştirmeliyim; bu rüyanın içinde bunu fark ettiğim an, zaten uyanmalıydım.“Bu gerçek olabilir mi? Bu kesin bir rüya.” diyerek uyanmalıydım.Onun bu rüyayı dünyanın en kötü kabusuna çevirmesine izin vermemeliydim.Böyle bir kabusu görmeyi ben hak etmedim.Kimse böyle bir kabus görmesin.Bu, kimsenin görmeyi hak ettiği bir kabus değil.
Neyse ya. Tüm bu yazdıklarım da gerçek olmadığı ve bu saçmasapan rüyanın içinde buharlaşıp gideceği için yazmayı şimdi bırakmaya karar verdim. Gidip kedilerle vakit geçireyim. Zaten birazdan uyanırım. Onlarla ne kadar birlikte kalabilirsem o kadar iyi.
Zira ya gerçek hayatta kedilerim de yoksa?Uyandığımda onların olmadığını fark edersem, burası var olabilecek en kötü kabus da olsa bana “Keşke uyanmasaydım,” dedirtir.Bu çocuklar o kadar güzel.
Ben şimdi gidiyorum.Zaten uçup gidecek bu şeyi neden yazdım ki? Kimse okumayacak.Muhtemelen ben kendim bile hatırlamayacağım.Bunların hiçbirini hatırlamayacağım.Umarım öyle olur.
Benim rüyaların saçmalık seviyesi işte. Görüyorsun.
Ama umarım kedilerim gerçektir. Umarım uyandığımda onları yanı başımda görürüm.
Gelecekten Haber:
Uyandım.Daha doğrusu, zaten hiç uyumamışım.Tüm bunlar gerçekmiş.Rüya olduğunu sanmam bir yanılgıymış.Ama “Bu bir kabus,” derken çok haklıymışım.
Aslında senin de yukarıda gördüğün gibi, hiç uyumamış olduğumun da farkındaymışım.
“Böyle bir kabusu görmeyi ben hak etmedim. Kimse böyle bir kabus görmesin. Bu, kimsenin görmeyi hak ettiği bir kabus değil.” derken daha da haklıymışım.
Çok üzgünüm.
Benim gerçeklerin saçmalık seviyesi işte. Görüyorsun.
Neyse ki kedilerim gerçekmiş.

_edited_edited.png)