Empat'ın Gölgeleri
- Kemal Sütçü
- 19 Eki
- 3 dakikada okunur
Bu duyarlılık ona bahşedilen bir hediye değildi. Öngörülemeyen bir şefkatin gölgesinde evrimleşmiş bir hayatta kalma mekanizmasıydı. Ve böylece empat güçlerinde kırılgan yaralarında ışıltılı hale geldi. Ama işte tehlike burada başlıyor. Empat sevgiyi çoğu zaman kendisini silmekle karıştırdı. Bağışlamayı ruhunu ihlal edene bile bir ayin gibi sunmaya devam etti.
Peki neden? Çünkü derinliklerinde; eğer bunu yapmazsa kendisi olamayacağına, gerçek olamayacağına dair dehşet verici bir inancı vardı. Ötekini iyileştirmek için şekillendirdiği benliğinin reddedilmesinden korkuyordu. İşte bu yüzden benliğini ihlal edeni, ruhunu istismar edeni, ona ihanet edeni hep affetti. Maske takan biri için bahaneler üretti ve bunu yaparken kendisinin de bir maske taktığını unuttu. İçindeki çocuğun öfkesini gizleyen; barış, şefkat, anlayış suretinde bir maske.
Ama sonra kutsal bir kopuş, empatın affetmeyi nihayet bıraktığı bir hesaplaşma anı gelir. Ruh diğer yanağını çevirmekten yorulduğunda bunun yerine içe döner. Bu bir intikam değil, uyanış eylemidir. Bu, kendi olmanın eşiğidir. Tam anlamıyla gerçek olmayan o benliğin çatlamaya başladığı ve otantik benliğin kırıklar arasından fısıldadığı noktadır. O anda maskeler düşer (anagnorisis), sadece başkalarının değil kendisi maskesi de. Ve enkazda gördüğü şey dehşet vericidir. Empatisinin ona karşı nasıl silah haline getirildiğini, ışığının başkalarının gölgelerini beslemek için nasıl söndürüldüğünü sonunda görür. Konuşamayacak kadar nazik ve ona ihtiyacı olan herkesin ona layık olmadığını kabul edemeyecek kadar korkak olduğu gerçeğini görür. Empat affetmeyi bıraktığında hatırlamaya başlar. Huzuru korumak için gerçeği yuttuğu anları, sırf bağlantılarını sürdürebilmesi için kendisini yaralayan şeyler için özür dilediği zamanları hatırlar. Acıyla değil ama acımasız bir netlikte uyum adına kendisine nasıl ihanet ettiğini hatırlar. Ve öteki için değil onay sunağında terk ettiği benliği için ağlar. Ama bu keder kutsaldır. O gerçek olmayan benliği yakan ve ruhu altınla döven bir simya ateşidir. Bu ateşi zalimlikle karıştırmayın. Değişmeyi reddedenleri affetmeyi bıraktığınızda soğuklaşmazsınız. Bilinçlenirsiniz.
Artık empat, karşısındaki zalimin içindeki yaralı çocuğu gördüğü ve onu ışığa dönüştürebileceğine inandığı o büyük yansıtma ilüzyonuna katılmaz. Çünkü bu sevgi değildir. Bu şefkat kılığına bürünmüş bir iç içe geçmedir. Bu, onun karşısındaki zalimin kurtarıcısı olduğu yanılsamasıyla kaynaşmış şehit benliğidir. Ancak ruh dengeye hasrettir. Her şey ilk rüyalarında açığa çıkar; bazen aşık maskesi giyen kurtlar görür. Kanayan kırık saatler, asla giremeyeceği kilitli odaları olan evler görür. Bunlar yalnızca semboller değildir. Bunlar ruhunuzun içinde çalan alarmlardır. Benliğinin içinden gelen, bağışlayıcılığının artık bir hapishaneye dönüşmüş olduğuna, merhametinin artık ruhuna zarar verdiğine dair uyarılardır. Empat bu mesaja nihayet kulak verdiğinde bir gölgeyle yüzleşmenin dehşet verici alanına girer. Burada, nezaketinin altına gömmüş olduğu öfkeyle gülümsemelerinin altında kaynayan kızgınlıkla çok korktuğu o gerçekle karşılaşır. Artık o bildiği, tanıdığı kişi olamayacağı, yeni birisi olarak var olması gerektiği gerçeğiyle karşılaşır. Ve mucize işte tam bu anda başlar. Çünkü bu gölgeyi kucaklayan empat egemenliğini geri alır. Artık kurtuluşu zalime duyulan bir şefkatte aramayı bırakır. Yaralı manipülatörün maskesini açıkça görür. Övgüyle bezenmiş yırtıcı bir cazibesi olan vampir.
Ve öfkeyle değil, kesin bir dille konuşur. “Hayır” der. (“Biz bunları hak etmedik.”, “Kabul etmiyorum.”).
"Buradan ayrıl." der. "Git" der.
“Ben seni görüyorum” der.
Bunu yaptığında maskeler düşer çünkü büyü bozulmuştur. Seyirci uzaklaştığında performans sona erer. Empatın yansıtmayı reddettiği şeyi karşısındaki narsist artık yansıtamaz hale gelir. Manipülatör, empatın saklamadığı şeyleri artık çarpıtamaz. Empatın açıklığı karşısındakinin maskesini düşürür. Empatın gerçekliği onların felaketi olur. Zalime bağışlama biçiminde verdiği güç artık empata geri döner. Ancak burada da keder vardır. Çünkü maskeler düştüğünde fantezi de ölür. Empat artık ilüzyonun, kendisinin inandığı versiyonunun yasını tutmalıdır. Aşık olduğu o potansiyelin (“Onun içinin masumluğunu görüyorum.”, “Onun aslında olabileceği kişiyi görüyorum.”) ,gerçekleşmeyen ve hiçbir zaman gerçekleşmeyecek tüm vaatlerin yasını tutmalıdır. Aşkının karşısındakini iyileştirebileceği fikrini artık gömmelidir.
Ve bu gömme sırasında hiç beklenmedik bir şey olur. Empatın ruhu yeniden dirilir. Bu bir 'kendileşme'dir.
Bu mistiklerin yürüdüğü, peygamberlerin uğruna yandığı yoldur. Gerçek olmayanın ölümü ve içsel egemenin doğuşudur. Ve bu ışıkla değil kendi karanlığınıza ihanet etmeyi reddetmekle başlar.
İnsan, ışık figürleri hayal ederek değil karanlığı bilinçli hale getirerek aydınlanır.
Affetmeyi bırakan empat kötüleşmiyor, bir "bütün" haline geliyor. Kendisine bastırmayı öğrettiği parçalarını bütünleştiriyor. Ve empat bunu yaparken dışarıdan korkutucu görünüyor. Zarar verdiği için, zarar vermek istediği için değil zarara artık tahammül edemediği için. Bundan sonra empat, onun empatisini sonuna kadar sömürmüş ve bunun hesabını vermeyi reddedene karşı duygusal olarak ulaşılabilir değil. O artık iyileşmemiş olanın, iyileşmemeyi seçenin tüketebileceği bir gıda değil. Bu, sessizliklerine güvenenleri korkutur.
Ama tüm bunlar bütün olmanın bir bedeliydi.
Ve nadiren kazanmak bir gücün işareti değil bir esaretin belirtisiydi.
O bir ışıktan değil, bir karanlığın içinden doğuyor.

_edited_edited.png)